Günün Sözü Bütün
dünya bir sahnedir. William Shakespeare
Tarihte Bugün Takvimler 07 ekim tarihini gösterdiği zaman...
1930
yılında, İngiliz Hava Gemisi R101, Fransa’da düştü. Çok
sayıda insan öldü.
|
 |
 |
 |
Onlar siyah
görmüyor
|
Kerim ve Selim Altınok,
Hukuk Fakültesi'nde okurken aynı zamanda konservatuvara da
devam etmiş. Şimdi profesyonel müzisyen olarak lokallerde
sahneye çıkıyorlar. Diğer hobileri satranç, bilgisayar,
yabancı dil...
| Görme engelli ikizler Kerim ve Selim Altınok,
avukatlıktan emekli. Görme yetisi olan pek çok insandan başarılılar:
Biz tek renk görüyoruz ama o da siyah değil
07/10/2003 (731 kişi okudu)
MELİS DABAĞOĞLU (Arşivi) İSTANBUL
- Kerim ve Selim Altınok kardeşlerin hayat hikâyelerinin her
satırında azim, umut, yaşam enerjisi, iyilik ve zekânın izleri var.
Kerim ve Selim Altınok 1963 yılında İstanbul'da doğmuş tek
yumurta ikizleri. Ev kadını anneleri ile muhasebeci bir babaları
olan iki kardeşin gözlerinde doğuştan gelen bir problem varmış. Lise
yıllarına kadar çok az gören ve bu sayede ilkokul, ortaokul ve
liseyi normal okullarda bitirebilen Altınoklar, daha sonra görme
yetilerini tamamen kaybetmiş. Buna rağmen hukuk okuyup doktorasını
da bitiren, konservatuvar okuyup şu anda profesyonel müzisyenlik
yapan, çok iyi satranç oyuncusu olan, bilgisayar kullanan, İngilizce
bilen, görmezler için yazılım programı yapan ve çok iyi birer kitap
okuru olan Altınok kardeşlerle neler yaptıklarını konuştuk.
Çok az görüyorduk diyorsunuz. Liseyi nasıl bitirdiniz?
Kerim: Biz hiç körler okuluna gitmedik. Görmeyenler için en
önemli öğrenme aracı teyptir. Ama biz küçük yaşlarda görüşümüz
olduğu için o zaman kabartma yazıyı öğrenmemiştik. Ailemiz bize evde
kitapları okuyordu. Başarılı mıydınız? Selim: Evet.
İlkokul, ortaokul ve lisede sürekli takdir alıyorduk. Liseyi
dereceyle bitirdik, üniversiteyi sınıf birincisi ve ikincisi olarak
kazandık. Hukuk ikimizin de birinci tercihiydi ve çok iyi puanlar
alarak girdik. Neden hukuku seçtiniz? Selim: O
zamanlar görmeyenler için uygun bir bölümdü hukuk. Hep
kendinizi savunma durumunda kaldığınız için mi? Kerim: Bu da
enteresan bir düşünce ama daha çok bu iş kafayla yapıldığı ve
muhakemeye dayandığı için. Hukuk fakültesini dereceyle bitirdik. O
sırada hem avukatlık stajı yaptık hem de sınava girip yüksek lisans
yaptık. Onu da yüksek puanla bitirince üstün başarı kontenjanından
doktoraya girdik. Biz 15 yıl kadar severek yaptık bu işi. Bunun ilk
üç yılı serbest avukatlık şeklinde oldu. Daha sonra bir kamu
kurumunda danışmanlık yaptık. Bu yıl da emekli olduk.
Görmemeniz müvekkilleriniz açısından sorun oluyor muydu?
Selim: Evet, ilk başta oluyordu. Her müvekkil için görmeyen
avukat daha riskli geliyor. Ama kısa bir süre dayanıp bizi
tanıdıktan sonra değişiyordu. Kerim: Çalışmaya
başladıktan sonra zaten diğer avukatlar kadar hatta çok daha özenli
bir şekilde işlerinin yürütüldüğünü görüyorlardı. Görmeyen bir
avukat engelinden dolayı bir hata yapmamak için daha dikkatli
oluyor. En çok neyi görmek isterdiniz? Kerim: Estetik
şeyleri. Bu bir manzara da olabilir, güzel bir kadın ya da erkek
yüzü de olabilir. Onları hatırlıyorum ve özlüyorum. Aslında en çok
yazıları görüp daha fazla ve rahat okuyabilmek isterdim sanırım.
Tokalaşırken elimi çok rahat buldunuz, sesimden dolayı mı
bu? Tabii, sesi kullanıyoruz. Sesinizin geldiği yönden uzun
mu kısa boylu mu olduğunuzu çıkarıyoruz. Biz bir konuşmada
insanların kafa yapısını da fiziksel yapısını da az çok anlarız.
Mesela konuşmaya başladıktan sonra bir insanın güzel mi çirkin mi
olduğunu çıkarabiliyoruz. Çünkü bunlar yansıyor insanın sesine.
Başka neleri algılarsınız? Çoğu zaman birinin
kilosunu bile. Ama en çok kişinin tinsel yapısını bir konuşmada
algılıyoruz. Kendine güvenli mi değil mi? Güzel kadın kendine
güvenli konuşur. Ama çok güzel olup da sessiz duranlar da var,
konuşacak pek fazla bir şeyi olmadığı için. Bazı insanlar çok güzel
olunca kafasını çalıştırma gereği duymayabiliyor. Aynı
zamanda mı hiç görmemeye başladınız? Kerim: Selim bana göre
hep biraz daha az görüyordu. Hatta ben hatırlıyorum, lisede karbon
kimyası konusu vardır. Oradaki formülleri ben gün ışığına tutarak
zar zor okuyordum. Sonra Selim'in elini tutup ona tarif ediyordum ve
biz o şekilde çalışıyorduk. Selim: Yani Kerim'in görüşünü
birlikte kullandık o dönemde. Sonra ikimizin görüşü sıfırlandı.
Özel eğitim aldınız mı? Liseden sonra bizim
hayatımızın dönüm noktası olan rehabilitasyon eğitimi aldık.
Reşitpaşa'daki Altı Nokta Görme Engelliler Rehabilitasyon
Merkezi'nde. Orada dışarıda yalnız başımıza beyaz bastonla yürümeyi
öğrendik. Kabartma yazıyı öğrendik, o kabartma yazı sayesinde sonra
İngilizcemizi geliştirdik. ABD ve İngiltere'deki kurslara üye
olduk. Kütüphanelere üye olduk oradan istediğimiz zaman kitaplar,
dergiler geldi. Aileniz size nasıl destek oldu? Lise
sona kadar annem, kitapların okunması, bazı yazıların yazılması
konularında bize yardım etti. Üniversitede de babam okudu bize bütün
hukuk kitaplarını. Yani babam da diplomasız hukukçu oldu
diyebiliriz. Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz? Kerim:
Emekli maaşımız var. Artı biz profesyonel olarak müzik yapıyoruz. 15
yıldır lokallerde çalıyoruz. Batı müziği yapıyoruz. Konservatuar
eğitimi de aldık. Ben akordeon, flüt ve gitar çalıyorum. Selim de
keman, mandolin ve flüt çalıyor. Biz hukukta yüksek lisans yaparken
konservatuvara da gittik. İstanbul Üniversitesi'nin yarı zamanlı şan
bölümünü bitirdik. Bakırköy Belediyesi ile ortak
çalışmalarınız varmış. Biz emeklilikten sonra kendimizi
tamamen Bakırköy Belediyesi ile işbirliği içinde engellilerle ilgili
projelere adadık. En son 20 Eylül'de bir konserimiz vardı mesela. Şu
an bulunduğumuz yer Bakırköy Belediyesi Engelliler Merkezi. Burada
görmeyen arkadaşlara bilgisayar kursu vermeye başladık. Selim
satranç kursu veriyor.Yakında İngilizce kursunu başlatacağız.
Toplum içinde sizi en çok rahatsız eden şeyler neler?
Engelli bir insana uzaylı gibi davranıyorlar. Yanına gitsem,
yardım etmeye çalışsam acaba alınır mı diye düşünüyorlar. Biz bundan
alınmadığımız gibi yardıma ihtiyaç duyduğumuz noktada bunu
bekliyoruz da. Mesela bizim konserlerimizde ya da herhangi bir
konuda başarılı olduğumuz zaman insanlar ağlıyorlar. Bu sevinçten
değil de 'Ay bak kör ama neler yapıyor, yazık' türünden bir acımaysa
ondan rahatsız oluyoruz. Öyle durumlar var ki bana ağlayan insan
aslında benden zor durumda. Kaldırıma park etmiş araçlar bizi çok
zorluyor. Görenlerle aramızda çok küçük bir fark var. Sizin için
değişik renkler var, biz ise bir renge odaklanmışız ama bu da siyah
değil hiçbir zaman. Ben size baktığımda şimdi bir siyahlık
görmüyorum, kafamda bir Melis hanım oluştu çoktan, onu görüyorum.
Yani böyle bir psikolojik sıkıntımız yok. Bilgisayar da
kullanıyorsunuz... 1990'lı yılların ortalarından itibaren
Türkiye'de görmeyen insanların hayatına bilgisayar girdi. Ses kartı
olan bir bilgisayara program yüklüyoruz. Bu programı yükleyince
bilgisayar konuşmaya başlıyor. Resim bakmak dışındaki hemen bütün
işleri bilgisayarda yapabiliyoruz. İnternetten gazeteleri de
okuyabiliyoruz mesela. Bizim için en büyük hayal köşe yazılarını
okuyabilmekti. Bana herkes bir gazetenin manşetini okur ama köşe
yazısı okutacak insan kolay bulunmaz.
|
Şu ana kadar
değerlendirmeye katılan 26 üyemizin puan ortalamasını yanda
görebilirsiniz. Puan verme işleminden yalnızca üyelerimiz
faydalanabilir.
|
puan 8 |
Yaşam sayfasındaki diğer haberler
Sıcak Haber
13:00:00 - Nobel Fizik
Ödülü'nü üç kişi paylaştı |
 |
 |
 |
Sanal Alem'den...
ÖZLÜ SÖZ #57
"Bol bahşiş dağıtmak, pahalı
ve lüks arabalara binmek, mekanlarda olay çıkarmak vs..." İlker Mengi, gece hayatında itibar sağlamanın inceliklerini
anlatıyor.
Haber Arama
Site içinde aradığınız habere
ait anahtar kelimeleri aşağıya yazıp 'Ara' düğmesine basınız.
|